Doğu ve batıyı notalarında sentezleyen isim; Canan Anderson

Tarzını “Crossover” olarak tanımlayan keman sanatçısı Canan Anderson, son günlerde sosyal medya hesaplarında dolaşan videosuyla izleyenlere gülümseten görüntüler sağladı. Dünya çapında önemli bir kariyere sahip olan Anderson’ın müzikal yolculuğunu sizin için dinledik.

Müzikseverlerin çok yakından tanıdığı bir isimsiniz. Ancak son günlerde sosyal medya hesaplarında insanların gülümsemesine neden olan bir videoyla daha çok kişiye ulaştınız. Bu video nasıl gelişti? 🙂

Tamamen spontane. O gün Balat’ta gezerken 3 tane müzisyene rastladım. O kadar şirinlerdi ki birden aklıma onları da mutlu edeceğini ve gülümseteceğini düşündüğüm bir şaka geldi. Sanki keman çalmayı bilmiyormuş gibi yanlarına gidip “Bana nasıl çalınacağını gösterir misin?” diye sordum. Kemanı çalan genç “Tabii abla” deyip bana nasıl çalmam gerektiğini gösterdi. Ben de elime kemanı alıp çalmaya başlayınca öyle şaşırdılar ki, bana eşlik etmeye başladılar. Gerçekten izlenmeye değer görüntüler oldu.

Müzikal yolculuğunuz nasıl başladı?
Kemana 5 yaşında başladım. İlk konserimi Avusturya Kültür Merkezinde 6 yaşındayken verdim. Önce Belediye Konservatuarı’nda, daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuarı’nda okudum. Ardından ücretli olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesinde 1 sene kadar görev yaptım. Daha sonra Almanya, sonrasındaysa Avusturya’ya yerleştim. Almanya’da ilk gösterimi olan ‘Kugeln des Sultans’ adlı operada, Ost Würtemberg Orkestrasında; Hindistan’da ise Bombay Filarmoni Orkestrası’nda başkemancılık yaptım. Salzburg Mozarteum Orkestrası ile İtalya turnesinde sahne aldım. Bunların yanı sıra Macaristan, Romanya, Belçika, Dubai, Almanya, Amerika başat olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde konserler verdim. Hala da vermeye devam ediyorum.

Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Dünya müziklerini çalmayı, kendi tarzımı yansıtmayı seviyorum. Yeri geliyor klasik batı müziğinin içerisinde bir doğu enstrümanı kullanırken, doğu tarzında bir müzik eserini batılılaştırabiliyorum. Tam karşılığı Crossover denilen bir tür.

Türkiye’nin yanı sıra dünya çapında sahne alıyorsunuz. Hangi ülkenin dinleyicileri sizi daha çok etkiledi?
Aslına bakarsanız bunu cevaplamak gerçekten zor. Önemli olan seyircilerle kurduğunuz sinerji. Yine de Doğu insanı bir kademe daha yakın. Beğenilerini, sevgilerini çok daha kolay ve rahat hissedebiliyorsunuz.

Hayalinizde bir isimle sahne almak var mı?
Sanatını doğru icra eden, hem karakteri hem de müziği ile dünyada sevilip sayılan sanatçılar beni cezbediyor. Özel bir isim veremem.


Sahnede unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Elbette. Bir keresinde orkestramla sahne aldığım sırada son parçamda bir anda seyircilerin bakışları topluca nedenini anlamadığım bir biçimde sola kaydı. Sahnede de olduğum için konsantrasyonum bozulmasın diye hiçbir yere bakmadan parçamı bitirdim. Selamımı verdikten sonra sahneden inerken bir de ne göreyim? Phill Collins ve ekibi beni alkışlıyorlar. Hemen sohbete başladık. Phill Collins akşam İstanbul’daki konserine çağırdı. Beni en önde görmek istediğini söyledi. Çok hoş bir andı benim için…

Önümüzdeki süreçte programınız nasıl, sizi nerede dinleyebilirler?
Şimdiye kadar daha çok özel gecelerde, festivallerde sahne aldım. Bundan sonra bir proje kapsamında amacım biletli konserler yapabilmek.


Takı, mücevher sizin için ne ifade eder? Takı modasını takip eder misiniz?
Aslında giydiğim tarza göre takı zevkim de değişiyor. Eğer spor bir kıyafet giydiysem takılarım daha sade olur. Ancak bir davete ya da özel bir yemeğe gidiyorsam, mücevher takmaktan hoşlanırım.
Tasarlamak isteseniz bu hangi ürün (kolye, küpe, yüzük, bileklik vb) ve tarzı nasıl olurdu?
Zaten kendi tasarımlarım var. Bu tasarımlarda daha çok metal ve değerli doğal taşlar kullanıyorum.